Başlığın sebebi bunca yıldır yanı başımda diyebileceğim bir güzelliği görmemiş olmamdan kaynaklanıyor. UNESCO’nun Dünya Mirası listesine aldığı Pamukkale travertenleri Denizli’de bulunuyor. Bu bayram tatilini Aydın’da denize gidip kızgın kumsal/serin sular ikilisini yapmayınca, yumuşak yerlerimi kaldırıp Aydın’dan çıktım yola.
Pamukkale’ye ulaşımı kendi araçlarınızla sağlamıyorsanız Denizli merkeze gelmeniz en mantıklısı. Ben de Aydın’dan #pamukrail hesabı yapayım diye sabah ilk trenle yola çıkıyorum. Yaklaşık iki saatlik uykulu bir tren yolculuğundan sonra Denizli Garının karşısındaki otobüs terminalinin alt katından Karahayıt dolmuşu bizi Pamukkale’ye götürecek olan dolmuş.
Bu dolmuş sizi Pamukkale kasabasında indiriyor. Ben kasabada fazla dolanmadan direkt girişe doğru gittim. Kasabada japonca yazıların çokluğu hemen dikkat çekiyor. Pamukkale Japonlar ve Ruslar için güzel bir cazibe merkezi bol bol japon ve Rus göreceksiniz.
Pamukkale’ye giderken efendime söylüyeyim denize, havuza gidermiş gibi gidin kesinlikle. Benim gibi kot pantolonu çıkartacak yer aramayın sonra 🙂 Girişte gişelerden Müzekartınızla geçiş yapabilirsiniz ya da 25 Liraya bilet alabilirsiniz. Ben müze kartımı yenileyip başladım ağır ağır tırmanışa. Travertenlerin başladığı noktada ayakkabınınızı çıkartmak zorundasınız.

Beyaz zemin, üstümde güneşli masmavi bir hava ayaklarımda 36 derece vücut ısısında suyla yukarı havuzları geçerek ulaşabiliyorsunuz. Kendi aracınızla Doğu girişinden giriş yaparak aşağıda inebilirsiniz. Oraya toplu ulaşım yok.

Sıcak ve üstümdeki kot yukarı ciktiktan sonra çekilmez bir hal aldı hemen gidip yanımda getirdiğim şortu giydim. Zamanlamam erken olduğu için Hierapolisi gezmeye koyuldum. Öncesinde havuzun girişinde bulunan gişeden harita ve açıklayıcı bilgi içeren kitapçığı ücretsiz alabilirsiniz. Kitapçıktaki resimlere pek inanmayın ama gerçeğiyle alakası yok pek 🙂
4

Tarihi eserleri,sutunlari size anlaticak halim yok gidin gezin. Hierapolis oldukça geniş bir alana kurulmuş. Içinde servis imkanı bile var ama ben tabanvayla her yeri dinlene dinlene gezdim.


Iyice yorulduktan sonra köfte-ayran porsiyon usulü 20 lira verip karnımı bir güzel doyurduktan sonra tarihi havuza girmek için 32 liraya fişimi alıp attim kendimi 36 derece özel pamukkale sularına 🙂
Bu havuz tarihi bir havuz. Hierapolis döneminde insanların şifa bulmaya geldikleri bir yer olarak biliniyor. Bol sayıda turist kardeşle, kardeş kardeş yüzdük. Sonra bir de şezlonglarda güneşlenip günümü tamamladım.

Kasaba tekrar travertenleri ine ine ulaştım. Sağlık ocağının arkasında ki köy kahvesinde Türk kahvemi yudumlarken Köylü amcaların çıkan bir tarım haberine ateşli ateşli tartışmalarını dinledikten sonra geri dönüş yolum aynı şekilde devam etti.
Muhakkak yapılacaklar:
1-) Şort, havlu ve parmak arasi terliği götürmeyi unutma
2-) Kasabadan Nar suyu içmek
3-) Tarihi havuza girmeden gelme
4-) Antik tiyatroda akustik testi yapmak.
5-) Müzenin 3 numaralı salonundaki Ege efsanelerini okumadan gelme
Bu benim ilk gezi yazım diyebilirim. Eleştirilerinizi bekliyorum 🙂