Biliyorum

Biliyorum

Hasan-Huseyin-Korkmazgil1

biliyorum 

matarada su

torbada ekmek

ve kemerde kurşun değil şiir

ama yine de

matarasında su

torbasında ekmek

ve kemerinde kurşun kalmamışları

ayakta tutabilir

biliyorum

şiirle şarkıyla olacak iş değil bu

dalda narı

tarlada ekini kızartmaz güvercin gurultusu

ama yine de

diler arasında bıçak gibi parlar kavgada

şiirin doğrultusu

göz güzü görmez olmuş

tek bir ışık bile yok

yürek bir yaralı şahindir

döner boşlukta

belki bir şiir

belki bir şiir kırıntısı

çalar kapımızı umutsuz karanlıkta

yoklar yüreğimizi

iğilir yaramıza

dağıtır korkumuzu

ve karşı tepelerden

gürül gürül bir kalk borusu

Hasan Hüseyin Korkmazgil

“Behlül Sınırları Zorluyor” Yolun Hikayesi I

                                YOLUN HİKAYESİ I

561527_129305820548434_1358265917_n

         Nasıl birçok üniversite gencinin interail, erasmus gibi hayallerinden pek bir farkıda yoktu başlangıçta İzmir-Batum yolculuğunun. Birçok kez hayaller kurulmuş planlar yapılmıştı tahmin edeceğini üzere. Fakat bu 6 gencin belki de en büyük özelliği ise hayal ve planlar yapılmak üzere vardı. Bu yolculuk hayal edildiyse yapılmalıydı.

            Arkadaşlarımız konusunda başlangıçta kimsenin birbiriyle ilişkisi pekte içli dışlı değildi. En büyük ortak arkadaşımız yönetmenimiz Sertaç Karabulut’tu kimin kimle arkadaş olduğu pekte umurumuzda değildi açıkçası. Türk geleneklerini göre kişileri yolda gayet de iyi tanıyabilirdik. Yola çıkarken Ayhan Algur “ Uzun bir yola çıkıyoruz. 10 gün boyunca elbette aramızda tartışmalar, istenmeyen tatsızlıklar olacak bu kaçınılmaz ama kimsenin kalbini kırmamaya dikkat edelim.” Demişti. Grup olarak aslında sayılı ortak noktalarımız vardı ama bu yolculuktaki ortak noktamız. Batum’a ulaşmak ve ortaya çok güzel görüntüler çıkmasıydı. Kişiler bazındaki hedeflerimiz ise; mesela Sertaç ve Engin en güzel anları kayda almak, kadrajı iyi kurmaktı. Ali; yeni yerler görmek güzel bir tatil yapmaktı aynı zamanda. Ben ise, yolun macerasını yaşamaktı.

            Hazırlıklar gün ve kişilerin kararlaştırılmasından sonra başlanmıştı. Ayhan Algur bu konuda ekibe yardımcı olmaya çalıştı. Yanımıza alınması gerekenler ile ilgili uzunca bir liste yaptı. Aramızda açıkçası en hazırlık olan oydu. Avrupa ve Afrika geçmişi onu gayet iyi seferi yapmıştı. Kaptanlık konusunda Andaç Bayram’a düşüyordu sorumluluk. Araba aksamı, arabanın hazırlığı ondaydı. Yola çıkmadan önce tüm bakımları gerçekleştirdi. Engin Can Öksüz ve Sertaç Karabulut çekim için tüm ekipmanları ayarladılar. Bende gideceğimiz yerler hakkına şehrin durumu, sosyal özellikleri, gezilmesi ve tadılması gerekenleri araştırdım. Sanırım içimizde en hayalperestimiz Ali Kılıç’tı çünkü kendi hazırlığı ise gerekli diş macunu ve fırçaları tedarik ederek gittiğimiz köylerdeki çocuklara fırça ve macun hediye edecekti. Kendi tanımlamasıyla Che yolculuğa çıkıyordu.

            Sabahın erken saatlerinde,  Behlül’de yerlerimizi aldık. Ayhan’ı da terminalden alıp Bornova’dan İzmir’e selam çakıp yola çıktık. Yolculuğun başlangıç evresinde tahmin ettiğiniz gibi çok neşeliydik. Bir o kadarda temkinliydik çünkü samimiyetin dozajını ayarlamak gerekiyordu ve buda zaman alacaktı.

İzmir'den Hareket

            Çekimler konusunda yolda bize büyük hizmet go-pro takılıydı araç içinde ise Sertaç ve Engin’in ayarladıkları düzenekler yardımcı oluyor. Kameraya alışmak çok zaman almadı diyebilirim. Araçtan beklediğimiz performans bizi utandırmayacak seviyedeydi. Bu konuda Andaç’a güveniyorduk ta. Tın tın ilerleyerek ilk molamızı Kula’da verdik çünkü güzel bir kahvaltı yapmamız gerekiyordu. Şehirde biraz “kim bunlar” imajı yaratsak ta çok kalmadık biraz dolanıp birkaç görüntüden sonra aldığımız güzel bir kavunla ayrıldık şehirden.Kula

            Sık görebileceğimiz yerlerdi İzmir-Ankara yol üstü ki birçok yerinde de bulunmuştuk. Ortak fikir bir an önce Karadeniz’e atmaktı kendimizi. Lakin Afyon’a yaklaşırken Behlül’ün LPG deposunda bir sorun oluştu, gaz almıyordu. Çok basit bir şey olduğunu düşünmüştük. Gayet yolda giden araç gaz yavaş yavaş alması, bazen almaması araçtan öteye LPG tankıyla ilgili bir sıkıntı oluştuğunu düşündük. Afyon sanayisinde LPG tankını değiştirip yola koyulduk. Umduğumuz gibi sıkıntı LPG tankındaydı. Bu istenmeyen moladan sonra uğramamız gereken bir durak noktamız vardı. Bir sonraki durağımız Sertaç’ın dedesini evi olan Emirdağ’ın Gömü kasabasıydı. Kasabadan öteye unutulmuş bir köydü âdete. Yaşlı nenesi, dedesi unutulan köyün âdete son çınarlarıydı. Yemeklerimizi yedikten sonra yine o çınara bakarak daldık farklı alemlere. Hava kararmasıyla ayrılıp köyden. Kontağı kapatmadan Hedef Ankara’ya Ulaşmaktı.

Emirdağ

“Behlül Sınırları Zorluyor” Sinopsisi

                                                     Sinopsis (Filmin kısa öyküsü)

326758_143244309154585_1074104677_o

BEHLÜL SINIRLARI ZORLUYOR

Altı insan, altı farklı yaşamın sınırları zorlayan yolculuğu. İnsanlar tanıdıkları kişilerle yolculukları sırasın onca sıkıntı çekerken altı kişinin sınırları zorlayan yolculuğu büyük bir merak konusu.  Nasıl olduysa bu altı farklı insan arkadaşın arkadaşı derken yolları 35 BHL 98 namı diğer Behlül’de yolları kesişti. İçlerindeki gezme yeni yerler keşfetme meraklarını çizdikleri rota İzmir-Tiflis-İzmir güzergâhında ortak kıldılar. Proje kesindi. 11 Ağustos 2012 İzmir’den yola çıkılacak. Karadeniz’i keşfede keşfede Tiflis’e ulaşılacaktı. Bu yolculukta yaşanacak olaylar, gezilecek yerler ve unutulmayacak anılar ise sadece sözde kalmaması gerekiyordu. Bu noktada genç Yönetmenlerimiz Sertaç Karabulut ve Engin Can Öksüz devreye girdiler. Bu yolculuğu, hikayeyesi uzun metrajlı belgesel filme konu ettiler ve çalışmalarına başladılar. Demiştik ya kişiler tamamen birbirinden farklıydı.

Yolcularımızın hepsi Egeli. Bu kültürle yoğrulmuş insanlar. Karadeniz kültürü ve Gürcü Kültürü üzerinde de bir kültür köprüleri kurulacağına inanmaktalar. Yolcularımız Karadeniz’in folklorik özelliklerini görüp tanırken aynı zamanda kültürlerinden bir nebzede olsa görüştükleri tanıdık insanlar üzerinde bırakacaklar.

İşte hayata farklı açılardan bakmayı bilen bu kişiler 10 günlük yolculukta yaşayacaklarını beyaz perdeye aktararak yolun hikayesini, başarmanın mutluluğunu ve bilinmeyen bir yolculuğa çıkışlarını yapacaklar. Rota belli 11 Ağustos 2012 İzmir’den yola çıkılıp, Ankara, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Batum, Tiflis ve 20 Ağustos tekrar aşık oldukları Ege’ye geri dönecekler. Bu yolda eski dostlar hatırlanacak kapılar çalınacak. Misafirperver Karadeniz halkına misafir olunacak ve sınırların ardından Türkiye’ye bakış yapılacak. Bu meraklı ve heyecanlı serüven boyunca altı arkadaş adaylarının başına neler gelecek bu konu edinecek. Senaryo ise tamamen yolda şekillenecek. Yapılacak Tek şey Genç Yönetmenlerimizin kadrajı iyi ayarlaması olacak çünkü senaryo sadece yaşanılanlar olacak…

Yol Güzargahımız;

1

Aracımız; 35 BHL 98 Nam-ı diğer Behlül

2

  • Senaryo

Yol boyunca yaşanılanlar.

  • Yönetmen görüşü

 

Bazı insanlar için özellikle neredeyse antika olmuş eski otomobiller çok değerlidir. Onlara tıpkı inanmışçasına sevgi duyarlar. Motorunu çalıştırarak büyük bir dikkatle sesini dinlerler. Bakımını kendi elleriyle yaparlar, dikkatle temizlerler, parlatırlar. Herşey bittikten sonra onu dakikalarca seyretmekten büyük haz duyarlar. İşte bu merakın ötesinde bir tutkudur. Bu duygunun ardında eski arabaların sağlamlığına duyulan güven vardır. 11-20 Ağustos 2012 tarihlerinde gerçekleşecek olan belgesel projemizi ruhu olan 1969 model Wolksvagen t2 ile nam-ı diğer Behlül ile gerçekleştireceğiz. Projenin en temel amacı, içinde bir kere yaşama fırsatı yakaladığımız bu harikulade gezegenin mümkün olabilen her parçasına ayak basmak. Bununla birlikte diğer amaçlarımız, bu yolda mümkün olduğunca az para harcamak, aynı zamanda bu süreci sizlere aktarmak. 11 Ağustos 2012 İzmir’den yola çıkılıp, Ankara, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Batum, Tiflis ve 20 Ağustos tekrar aşık olduğumuzı Ege’ye geri döneceğiz.Yolculuğumuz esnasında topraklarında gezip dolaştığımız,her telden insanla tanıştığımız, yörenin geleneksel yemeklerini tadıp, tarihini kültürünü öğrenip, müzikleriyle dans ettiğimiz ve tüm bunları yaparken de kameralarımızı hiç kapatmadığımız bir proje olacak.

 

 

Eskiden

ESKİDEN 

Çember çevrilir,
Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
Bebekler bezden,
Silahlar tahtadan,
Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin
İsimleri konulur,
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen
Bize…
Bizde pişen komşuya düşerdi.
Geceler ayaz,
S…okaklar karanlık,
Yıldızlar parlak olurdu.
Turşu, salça, mantı
Evde yapılır,
Karpuz kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği,
Pencere camımıza yaslanır,
Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır,
Evlerde soba yakılır,
Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Merdiven çıkılır,
Aidat ödenmez,
Yönetici seçilmezdi.
Evler badanalı,
Sokaklar lambasız,
Mahalleler bekçili olurdu.
Ajans radyodan dinlenir,
Çizgi roman okunur,
Defterlere kenar süsü yapılırdı.
Hayat,
Arkası yarın gibiydi,
Kesintisizdi.
Her gün yaşanacak bir şey vardı.
Herkes kendi düşünü kurar,
Kendi hayatını oynardı.

ŞİMDİ
Şimdi,
Herkes
Yoğun,
Yorgun
Ve
Tek başına..

 
20273_1313135304370_4410999_n

 

Bakmak

DSCF3111

Uzun uzadıya bakışlarım oldu benim

Ve ruh halimi anlatacak kelimelerimde olmadı.

Rüyalarla gerçekleri karıştırdığımda oldu,
Yaşadıklarımıda inanmadığım gibi.

Beklentisiz yaşamım asla olmadı,

Anlayacağın basit yaşayamadım,
Bildiğin bir sincap gibi mesela yaşamadım.

Yosun

DSCF2625

Ağlara takılmış yosunları ayıklamak kadar zordur yaşamına yapışmış hatalarını temizlemek kadar. İşin sırrı belki de bu balıkçı gibi soyutlamaktı hayattan kendini. Güzel bir hava, sokaktan sevgililer el ele geçerken unutmalıydı dünyanın derdini işi gücü temizlemek olmalıydı.