Kendimle yeni yüzleştiğim bir hoşlantımdan bahsedeceğim. Malum bu ülkede yaşayan bir birey olarak, polisle münasebetim genelde meydanda, mitingde vb. şeylerden öteye gitmiyor. Küçüklükten beri de ısınamamıştım polise ve türevlerine… Fakat son birkaç okuma ve izleme beni, sürükleyicilik açısından; cinayet, polisiye, suçluyu bulma konularında bir hoşlantımın olduğunu fark ettim. Bu Sherlock Holmes dizisiyle tavan yapmıştı.
Okuduğum kitaplarının sayısı yedi olunca artık iki söz etmenin zamanı geldiğini düşündüm. Burada anlatacağım Beyoğlunun en güzel abisi; Ahmet Ümit’in son kitabı.
Ayrıca Beyoğlu’nun en güzel abisi bence Ahmet Ümit’dir. Çünkü onun kitaplarını okuduktan sonra Beyoğlu’nda sıradan biri olarak yürümüyorum. Kitaplarda Beyoğlu öyle içten anlatılıyor ve yaşatılıyor ki, geçtiğiniz sokak sizi kitaba tekrar bağlayabiliyor. Beyoğlu’nda gece kulüplerini değil ama Ahmet Ümit Sayesinde sokaklarını öğrenmiş oldum. Şehri yaşatarak yazıyor kitabı.
Nevzat Komiser iş başında! Yıllar sonra Nevzat Komiser’in yolu tekrar Beyoğlu’na düşüyor. Cinayeti çözmeye çalışırken; Gezi Eylemleri, Kentsel Dönüşüm, azınlıklar meselesi, kültürel yozlaşma, yeraltı dünyası gibi birçok konuya el atan Başkomiser Nevzat bizi birazdan içimizde ki sesten vuruyor.
Neyse malum polisiye roman çok fazla spoiler vermemek gerek o yüzden okumanızı tavsiye ediyorum.
İstekli Dipnot: Roman genellikle Tarlabaşın’da geçiyor. Malum oraların durumu belli girilmek, en azından telefonla çıkılmak imkansız gibi duruyor. Kitabı okuduktan sonra oraları gezmeyi çok istedim. Belki bir şehir turu düzenleyen olur telefonları emniyetli bir yere koyup gelirim ben de…
