Bu dokunacağım konu, çok zor bir konudur, zor olmasının da sebepleri var, çünkü bilmediğimiz bir konudur, bilmediğimiz şeyler bize zor gelir.Eczacılıkta okul arkadaşlarım beni pek sevmezlerdi, beni başarısız bulurlardı, onlar için sadece ilginç biriydim, onları suçlamıyorum, çünkü hepsi liseden çıkıp üniversiteye gelen ergenlerdi, onların da dünyadan haberleri yoktu. O zaman sürü halinde mümkün oldukça hocaların gözüne batmadan dersleri verip diplomayı alıp “naş naş” deme derdin delerdiler. Ben “saf ve zavallı” yok farmakoloji sözlüğü yazacağım, yok ilaç hatırlatma cihazı icat edeceğim yok EPSA da gidip temsilcilik yapacağım gibi “lüzumsuz” şeylerle uğraşıyordum. Hiç unutmam ve unutmayacağım, bir gün koridorda profesör bir hocamla karşılaşırken selam verdim ve “hocam New Yorkta yazdığım sözlük basıldı” dedim, hoca tebrik etmedi ama şunu dedi “ önce okulunu bitir”, çünkü ben okulu uzattıkça uzatan biriydim. Herkes 4 senede bitirdiği okulu ben 10 senede bitirdim, sadece 1 ders için 2 sene bekledim. Niye? Çünkü okul eleştiriye açık değildi, onlara göre mevcut durum sorunsuz çalışıyordu “veren memnun, alan memnun”, hatta bir keresinde bir profesör, Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı (YÖS) gelenlerin zayıf olduğunu o yüzden benim geride kaldığımı savunmuştu. Ben hiç kin beslemedim, kızdım, üzüldüm ama kin beslemedim, ama yıllar geçince o kızma yerini acımaya bıraktı, acıdım. Bir şeyi bilmeyebilirsiniz, ama eğer bilmediğinizi de bilmiyorsanız artık bu gerçekten çok ciddi bir sorun. O sınıf arkadaşlarım büyüdüler, aileler kurdular eczanelerin açtılar, dünya küçük sosyal medya diye bir şey icat etti Amerikalı dostlar, dünyadaki herkesi her tarafından birbirine bağladı, oturma organını düşünme organına, düşünme organını oturma organına, oturma organını oturma organına, neyi nerede bulduysa onu ötekine bağladı, yakışır-yakışmaz, yeter ki bağlayalım!
Birkaç kere meslekdeki durumu ve sorunları eleştirmeye kalkıştım, “etik” sınırları hatırlatınca ne oldu biliyor musunuz? Bazı sınıf arkadaşlarım, partizan misali, göğüsünü gere gere beni bir çırpıntıda satıp, beni tanımayanlara açıklama yapma vazifesine soyundu “ …arkadaşlar…ben şirvanı okuldan tanırım…boş birdir…okulu bile zor bitirdi ( yada bitiremedi)…”,
bu arkadaşları şöyle mi tanımlasak “sürü psikolojisi ve ona katılma aşkı”, “sürü de kal ve tadını çıkar.”
Niye? Çünkü bu arkadaşlara hep ne düşüneceklerini söylemişler, ama hiçbir zaman nasıl düşüneceklerini söylememişler. O da bilmiyor, hocası da, ailesi de, nereden bilecek… “nasıl düşüneceği” bakkalda satılacak bir şey değil ki.
Geçenlerde, değerli dostum Ismet Kebapçı ( soyadına bakıp aldanmayın, esaslı bir münevverdir.),” hocam gençlere onca şey anlattık senelerce, hala eften püften şeylerle uğraşıyorlar, hayal kırıklığımı anlatamıyorum” dedi, bende bunun adı var dedim “abidikgubidism”.
Sevgili okuyucu, ben o okulu uzattığımda Bilkent Üniversitesinde öğretim görevlisi olmuştum bile, o kıskançlıktan veya ön-yargılardan kör olmuş göz nasıl görsün? Ben o kitapları sınıf arkadaşlarım beni sevsin diye yazmadım ki; onlar, ben kendimi onlara kanıtlamak için bunları yaptığımı sanıyordu, sanları yanılmıştı. Çoğu lisansa doymuşken, ben farmasötik kimyada 95.5 ortalama ile uzmanlık derecesi aldım, sonra gittim felsefe bölümünde bilim tarihinde doktora yaptım, orada da, şükür, 97.5 ortalama yaptım, o arkadaşları da hiç hatırlamadım, niye? bir özellikleri yoktu da ondan.
Bunca masrafla yetiştirdiğimiz gençlere ne düşünecekleri öğretmek sadece onların kafasına beton dökmektir. Ben nasıl düşüneceğimi sorguladığım için o beton mikserine direndim, bedel ödedim mi, ödedim, o bedeli ödemeseydim, bugün bu yazıyı yazan ben olmazdım. Bu yazıyı kaç kişi okur, nasıl okur ve içinden ne çıkarır onu ben bilemem, ama bildiğim bir şey var, “insan bilmediği bir şeyi öğretemez”, bu o hocalara benim verdiğim en büyük mesajdı, bazılar anladı, çoğu da anlamadı, onların yetiştirdiği ( daha doğrusu yetiştiremediği) gençlerde, hayat boyunca sıkışıp kaldı, o hocaların çoğu da kendi alanında 1 kitap bile yazmadan emekli olup gitti, çünkü söyleyecek sözü yoktu, ne kadar acıklı, bir alanda profesör oluyorsun ama söyleyecek sözün yok.
Ben başarılı biri olmayabilirim, ama cahil olduğumu keşfetmiş, bunu atomize etmiş ve düşüncelerime cerrahi yapmış biriyim, kimse okumasa bile, kimse anlamasa bile ben kendim okurum, çünkü ben bunları düşünürken çok şey öğrendim.
sağ olun, var olun.
anooshirvan miandji.
Kaynakhttps://www.facebook.com/anooshirvan.miandji/posts/10154986005465956
Tag: Eğitim
Ofsayttan Gol Olmaz
Peki sizce Dünya’da bizi şaşırtacak hiçbir şey kalmadı mi ?
Peki sizce Dünya’da bizi şaşırtacak hiçbir şey kalmadı mi ?
Şöyle insanlara baktığım zaman görsel ağıtlıklı öğrenim sistemi dedikleri sistemle her konu hakkında bilgi sahibi olduklarını görüyorum. Bu bizim bizim okumuş çevrelerimizde daha da yaygın. Diğer çevrelerde ise duyarak, dedikodu şeklinde öğrenmeler mevcut. Bilim, sanat, teknoloji gibi bilgileri sosyal medya mecralarından hızlı takip dediğimiz insanların bulmak için bir ömür harcadığı bilgileri 1-2 dakikalık bilgilerle anlıyor olmamız ne kadar gerçekçi?
Türkiye kaynaklı oldukça popüler olan haber sisteleri(Onedio), sözlük siteleri(Ekşi Sözlük), bilim sayfaları(Fizikist), teknoloji siteleri(Shiftdelete) ve bunları oldukça çoğaltabiliriz hayatın hemen hemen her konusunda burada bilgiler bulabiliyoruz. Bu bilgiler bize bir şekil hap halinde sunuluyor. Birkaç grup var mesela. Bu gruplarda aktif olan kişiler kendini grubun konusuyla ilgili bilirkişi temin edebiliyor. Örneğin; bir bilim grubunda sürekli paylaşım yapan X’e bilim insani diyebilecek noktaya geliyoruz. Ama bu X bilimin her konusuyla ilgilenirken toplamında sıfıra değen bir bilgiye sahip oluyor.
Bunun sonucunda güzel uygulamalar indireni teknolojiden anlayan, Newton ile Einstein’i karıştırmayanı bilimden anlayan, dolar kurunu gündelik takip edeni ekonomist ilan ediyoruz.
Kulakları çınlasın bir Metin abimiz vardi. Biz böyle siyasetle falan koştururken eski gençlik kollar başkanıydı. Bize dediği bir söz vardı. “Her devrimci her konu hakkında yarım saat konuşabilme ama bir konu hakkında sabaha kadar konuşabilme yetisine sahip olmalı“ diye bir sözü vardi. Genel olarak geldiğimiz nokta ise her konu hakkında yarım saat konuşabilir hale geldik.
Amerika’ya geldiğim zaman insanlarla uzun sohbetler konusunda pek iyi değildim. Turkiye’deki sohbet ortamlarından da sıkılmıştım. Türkiye’de daldan dala konulara atlamalar. Tam bilgi sahibi olunmayan şeyler ve tarihler hakkında kesin sözler beni hep gerer ve sıkardı. Amerika’da değişik milletlerden tanışma imkanı bulunca aslında genel insanlığın bizim kadar çok bilgi sahibi olmadigini düşündüm. Bana göre hepsi cahildi. Adam akilli eğitim almamışlar ya da kendilerini geliştirmemişler diye dusundum. Tabi Ingilizce gelişip insanları daha iyi tanımaya başlayınca yanıldığımı farkettim. Ispanya’daki Katalanların sorunu Katalanlardan başka bilen yoktu ama insanlar okuduğu eğitim aldığı alanlarda ortalamanın üstünde hatta derinlemesine bilgi sahibi olduğunu gördüm.
Mesela bir bilgisayar mühendisi diyelim. Bizim ülkemizdeki bilgisayar mühendisleri gelişen çağda kendilerini öyle bir yere koydular ki onlar dışında kalan tüm insanların onlara format makinesi gözüyle baktıklarını falan düşünüyorlar. Biz ve diğer insanlar olarak ikiye ayırıp geri kalanların hiçbir şeye bilmediğini düşünüyorlardı. Bu benim gözlemim. Burda Silikon Vadisi’nde üç ay kadar kaldım. Burada ki tecrübem; insanlarla tanışıyorsun adam Google’da mühendis, IBM’de code maker onlar da bizim Sütçü İmam bilgisayar mühendisliğinden mezun çocukta ki kibir, bilmişlik yok. Neyse bu biraz da başka birşeyin konusu ama bizim bu çocuğa gidip söyle bir projemiz var desen ben kod yazmayı bilmiyorum ki diyor.
Toplayacak olursak bunu bir özeleştiri metni olarak kendinize kabul edebilirsiniz. Çünkü bu benim kendi özeleştirimdir. Her konuda bilgi sahibi olmak aslında bizi koca bir cahil yaptığının farkına varmak benim ciddi bir zamanımı aldı. Siz de bu konuda ki tartışmanızı kendinizle yapın. En iyi siyasetçi, en iyi spor adamı, en iyi filozof, en iyi yönetmen vs vs olmak bu Dünya’da ne kadar mümkün?
Bu konuda eklemek, örnek vermek, eleştirmek bulunmak için yorum ve mesaj yoluyla ulaşabilirsiniz. Esenlikler…
