Mahallemizin Abisi: Onur Ünlü

Onur Ünlü’ye olan sevgimizi, hayranlığımızı birçok kişi farklı dillerde ve şekillerde yansıtıyor. Bense daha çok takip ederek bu zincire bir halka sağlıyordum. Yakın zamanda bir arkadaşım bir yazı gönderdi. İtirazım Var filmi için hocası bir eleştiri metni istemiş o da aşağıda paylaştığım yazıyı yazmış. Yazıyı okuyunca çok beğendim. Herhalde noktası virgülüne katıldığım bir yazı…

 

İtirazım Var; Film Eleştirisi

“Herkesin her alanda inandığı bir şey vardır bu dünyada. Futbol olsun, aşk olsun, film olsun. Ülkemizde ve dünyada her an gündem değişmektedir. Popüler kitle bu gündemi farkında olmadan ayakta tutmaya çalışsa da merkezi güçler yeni bir konuyla yeni bir gündem oluşturur. Futboldan en basit örnek verecek olursak yıllarca şampiyonluklara her alanda ambargo koyan Barselona’nın bu yıl final maçlarında kaybetmesini isteyen bizlerin yeni bir şampiyon çıkarmak istememiz gibi. Başka bir örnek verecek olursak son iki Avrupa şampiyonu ve son dünya şampiyonu İspanya’nın 2014 dünya kupasında daha ilk turdan elenmesini memnuniyetle karşılamamız gibi. Filmlerde öyledir. Hele ki ülkemizde son yıllarda çeşitli türlere iyi filmler çıkmasına rağmen N.Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz gibi yönetmenlerin her filmlerinde hep en iyi olması takdire şayandır. Ama öyle filmleri çeken sanki mahallemizin abilerinden biri var ki o da Onur Ünlü ’dür. Kendisi ‘zaten şanslı biri değilimdir, filmlerim iş yapmaz benim’ diyen güzel bir adamdır. Sen şanslı değilsin belki ama sen varsın diye biz çok şanslıyız.”

 

10514602_677618622291978_5478736579431730017_n

Nasıl bir köy enstitüsü etkinliği ?

17 Nisan geride kaldı.  Her sene bu gün yurdun çeşitli yerlerinde sosyal demokrat, Atatürkçü düşünceye sahip insanlarımız, Köy Enstitülerin kuruluş yıldönümünü çeşitli etkinliklerle kutlarlar. Köy Enstitülerinden kısaca bahsedecek olursak; ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılmış okullardır. Tamamen Türkiye’ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde milli eğitim bakanı olan Hasan Âli Yücel bizzat yönettiği bir eğitim modeli. (Köy entitülerin genel özelliklerinden bahsetmeyeceğim bu yazıda. Daha detaylı bilgi almak isteyenler öncelikle bu linkte birşeyler bulabilirler. http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%B6y_Enstit%C3%BCleri#cite_note-1 )

Köy Enstitüleri fikri Türkiye’den çıkmış bir eğitim modeli değil. Daha önce İrlanda, Fransa vb. tarım ülkelerinde ihtiyaç duyulduğu için işlemiş bir model. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kırsal alanda eğitmen ihtiyacının ortaya çıkması sebebiyle özellikle Hasan Ali Yücel bu model üzerine baya yönelmiş Türkiye tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir ışık kırlarda yanmaya başlamıştır.

Köy enstitüsü anmalarını yapan kesim genel itibariyle Türkiye’nin eğitim anlamında ilerleme göstermesinin gereksinimini duyan, bu konu üzerine faaliyet gösteren bileşenlerden oluşmakta. Benimde gönüllüsü olduğum Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi…

Bu etkinliklere katıldığımda edindiğim gözlemlerim; köy enstitüleri bu ülkeye ışık saçtı, sağ iktidar zoruyla kapatıldı, kapatılmasaydı daha farklı bir ülke olabilirdik gibi bildiğimiz ezberlediğimiz cümleler, eleştirilerden oluşturuluyor.

Duruma baktığımız zaman ise ister istemez “Ee şimdi ne olacak ?” sorusunu kendime soruyorum. Köy enstitüleri o dönemin ihtiyacı olarak çıktı, uygulanmak istendi ve toprak ağalarının baskısı sonucu kalktı.

2014 Türkiye’si için ne yapmalı peki?

Türkiye’de aynı eğitim sisteminin mevcut sisteme ya da kültüre tekrar yedirilmesinin imkan olacağını düşünmüyorum. Yeni sorunlarla karşı karşıya olan bir Türkiye’ye uygun bir sistemin konuşulması, tartışılması, hayata geçirilmesi için baskı oluşturulması inanın daha faydalı olacaktır. 1940’larda yoğun kır nüfusa sahip olmanın eğitim açısından açtığı yaralar varken şimdi de büyük şehirlerde oluşan kenar mahallerde eğitim sorunları oluştu ve oluşmakta.

Arkadaşım Sertaç Karabulut’un yönetmenliğini üstlendiği Köy Enstitüleri “Son Işıklar” belgeselini izlerken. Bu yazıyı ele almak istedim. Bu hafta derneğimizin, Çağdaş Gençlik Birimleri etkinlikler, belgesel gösterimleri gerçekleştirecek. Önerimdir; Seneye 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüleri nasıl olabilir. 1940larda yanan Anadolu ışığı tekrar nasıl yanabilir? Nasıl bir sistem olmalı? gibi konuların masaya yatırıldığı bir tartışma, çalıştay vb. etkinlik inanın ki Köy enstitülerin anmak için daha iyi bir fırsat olacaktır. Çünkü köy enstitü ruhunda taşı elin altına koymak vardır.

Eskişehir’de tanıştığım Muharrem Kubat hocamız Köy Enstitülerine vefa borcunu ödemek için 15 yıldır bir kültür merkezini halkın kullanımına açmış bunun yanı sıra enstitünün kantininden bir şeyler çaldılar diye onları cezalandıran değil “Alın kantini siz işletin” diye sorumluluk vermektir/almaktır. Umarım bu ruh yıllar önce Anadolu’da nasıl parladıysa yine parlamalıdır.

 

images (6)

“Behlül Sınırları Zorluyor” Sinopsisi

                                                     Sinopsis (Filmin kısa öyküsü)

326758_143244309154585_1074104677_o

BEHLÜL SINIRLARI ZORLUYOR

Altı insan, altı farklı yaşamın sınırları zorlayan yolculuğu. İnsanlar tanıdıkları kişilerle yolculukları sırasın onca sıkıntı çekerken altı kişinin sınırları zorlayan yolculuğu büyük bir merak konusu.  Nasıl olduysa bu altı farklı insan arkadaşın arkadaşı derken yolları 35 BHL 98 namı diğer Behlül’de yolları kesişti. İçlerindeki gezme yeni yerler keşfetme meraklarını çizdikleri rota İzmir-Tiflis-İzmir güzergâhında ortak kıldılar. Proje kesindi. 11 Ağustos 2012 İzmir’den yola çıkılacak. Karadeniz’i keşfede keşfede Tiflis’e ulaşılacaktı. Bu yolculukta yaşanacak olaylar, gezilecek yerler ve unutulmayacak anılar ise sadece sözde kalmaması gerekiyordu. Bu noktada genç Yönetmenlerimiz Sertaç Karabulut ve Engin Can Öksüz devreye girdiler. Bu yolculuğu, hikayeyesi uzun metrajlı belgesel filme konu ettiler ve çalışmalarına başladılar. Demiştik ya kişiler tamamen birbirinden farklıydı.

Yolcularımızın hepsi Egeli. Bu kültürle yoğrulmuş insanlar. Karadeniz kültürü ve Gürcü Kültürü üzerinde de bir kültür köprüleri kurulacağına inanmaktalar. Yolcularımız Karadeniz’in folklorik özelliklerini görüp tanırken aynı zamanda kültürlerinden bir nebzede olsa görüştükleri tanıdık insanlar üzerinde bırakacaklar.

İşte hayata farklı açılardan bakmayı bilen bu kişiler 10 günlük yolculukta yaşayacaklarını beyaz perdeye aktararak yolun hikayesini, başarmanın mutluluğunu ve bilinmeyen bir yolculuğa çıkışlarını yapacaklar. Rota belli 11 Ağustos 2012 İzmir’den yola çıkılıp, Ankara, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Batum, Tiflis ve 20 Ağustos tekrar aşık oldukları Ege’ye geri dönecekler. Bu yolda eski dostlar hatırlanacak kapılar çalınacak. Misafirperver Karadeniz halkına misafir olunacak ve sınırların ardından Türkiye’ye bakış yapılacak. Bu meraklı ve heyecanlı serüven boyunca altı arkadaş adaylarının başına neler gelecek bu konu edinecek. Senaryo ise tamamen yolda şekillenecek. Yapılacak Tek şey Genç Yönetmenlerimizin kadrajı iyi ayarlaması olacak çünkü senaryo sadece yaşanılanlar olacak…

Yol Güzargahımız;

1

Aracımız; 35 BHL 98 Nam-ı diğer Behlül

2

  • Senaryo

Yol boyunca yaşanılanlar.

  • Yönetmen görüşü

 

Bazı insanlar için özellikle neredeyse antika olmuş eski otomobiller çok değerlidir. Onlara tıpkı inanmışçasına sevgi duyarlar. Motorunu çalıştırarak büyük bir dikkatle sesini dinlerler. Bakımını kendi elleriyle yaparlar, dikkatle temizlerler, parlatırlar. Herşey bittikten sonra onu dakikalarca seyretmekten büyük haz duyarlar. İşte bu merakın ötesinde bir tutkudur. Bu duygunun ardında eski arabaların sağlamlığına duyulan güven vardır. 11-20 Ağustos 2012 tarihlerinde gerçekleşecek olan belgesel projemizi ruhu olan 1969 model Wolksvagen t2 ile nam-ı diğer Behlül ile gerçekleştireceğiz. Projenin en temel amacı, içinde bir kere yaşama fırsatı yakaladığımız bu harikulade gezegenin mümkün olabilen her parçasına ayak basmak. Bununla birlikte diğer amaçlarımız, bu yolda mümkün olduğunca az para harcamak, aynı zamanda bu süreci sizlere aktarmak. 11 Ağustos 2012 İzmir’den yola çıkılıp, Ankara, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Batum, Tiflis ve 20 Ağustos tekrar aşık olduğumuzı Ege’ye geri döneceğiz.Yolculuğumuz esnasında topraklarında gezip dolaştığımız,her telden insanla tanıştığımız, yörenin geleneksel yemeklerini tadıp, tarihini kültürünü öğrenip, müzikleriyle dans ettiğimiz ve tüm bunları yaparken de kameralarımızı hiç kapatmadığımız bir proje olacak.